Skip links

Çocuklarda dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu

Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB), hem hekimler hem de toplum tarafından giderek daha fazla tanınmaya başlayan, okul çağı çocuklarında %3-5 oranında erkeklerde sık görülen bir hastalıktır. Aşırı hareketlilik, kısa dikkat süresi ve ataklık ile kendini gösterir. Bu özellikler normalde de sıklıkla karşılaşılabilecek durumlardır. DEHB tanısı konulan çocuklar da ciddi işlevsel bozulma ve belli bir gidişat gösteren belirtilerin bileşimine sahiptir. Akademik, sosyal ve psikolojik sorunlara yol açan, olumsuz etikleri yaşam boyu sürebilen, genetik geçişli en sık görülen nöro-gelişimsel bozukluktur.

Farklı ülkelerde yapılan çalışmalar birlikte değerlendirildiğinde DEHB’nin toplam yaygınlığı 18 yaş altında %5.29 olarak belirlenmiştir.

Sıradan hareketlilik ve dikkatsizlikten;

  • Belirtilerin ev, okul, sosyal alanların en az ikisinde görülmesi
  • Süreğen ve yaygın olması
  • Uyarılma ile çok az veya hiç değişmemesi ile ayrılır.

Tanısı temel olarak anemneze (hasta öyküsüne) dayanarak DSM-V kriterlerine bakılarak konulmaktadır (Katkı Pediatri Dergisi- Çocuk Ruh Sağlığı II Cilt:35 Sayı 1, Sayfa 43)

DEHB zemininde çevresel, genetik ve biyolojik etkenler yer almaktadır. Çevresel risk olarak doğum öncesi ve doğum sonrası riskler ele alınmıştır. Hamilelikte sigara, alkol kullanımı, erken doğum, düşük doğum ağırlığı, anne ve babada DEHB olması riski 2-8 kat arttırmaktadır. Genetik olarak aile, ikiz, evlat edinme yüksek kalıtım oranları gösterilmiştir.

Dikkat süresi ve yoğunluğu kişinin yaş ve gelişime göre beklenenden azdır. Kısa dikkat süresi, dış uyaranlarla dikkatin kolayca dağılabilmesi, başladığı işleri bitirememe, odaklanamama, planlama sorunları, eşyaları sık kaybetme ya da günlük işlerde unutkanlık görülebilir. Ödev yapmak gibi dikkat gerektiren işlerden zaman içinde kaçınmaya yada bunun gibi dikkat gerektiren işlerde isteksizlik belirlenir. Uyaran tipine ve çevresel şartlar dikkat süresi ve yoğunluğunu etkileyebileceğinden ailelerin tanıyı onaylamaları güçleşebilir. Örneğin bilgisayar başında uzun süre kalabilir, sevdiği filmi başından sonuna bitirebilir. Ders çalışma sırasında veya dış uyaranın fazla olduğu durumlarda zorlanırken, bire bir çalışmalarda ve uyaranların kontrol edildiği ortamlarda ve ilgisini çeken bir konuda uzun süre dikkatini devam ettirebilir.

Yerinde duramama, uzun süre oturamama, çok konuşma, sürekli hareket etme gözlenebilir. Aileler bu durumu eli dursa ayağı durmuyor şeklinde ifade ederler. Bu durum yaşla birlikte azalmakla birlikte iç huzursuzluk, hareket etme isteği devam edebilir.

Acelelilik, sırasında duramama, söze karışma, bekleyememe, aklına geleni söyleme, düşündüğünü hemen yapma görülebilir. Gecikmiş sonuç ve ödül yerine anında sonuç ve ödüle düşünme sürecini beklemeden ulaşmak isteği bulunmaktadır.

DEHB’nin değerlendirilmesi ve tanı konulması klinik olarak yapılır. Ailenin gözlemleri, uzman hekim değerlendirmesi, çocuk, aile ve hekimin doldurduğu bir takım tarama ve tanı ölçekleri dışında DEHB tanısını objektif olarak doğrulayabilecek bir yöntem bulunmamaktadır.

DEHB tanısı konulan çocuk ve gençler okul sorunları, planlama güçlükleri, kendine güven sorunları, madde kullanımı ile başvurabilirler. Tanı konulurken benzer belirtilere neden olabilecek medikal ve psikiatrik durumların ayırt edilmesi önemlidir.

DEHB olan çocukların %64-74’ünde eş zamanlı psikiatrik hastalık olabileceği bildirilmektedir. En sık görülenler karşı gelme bozukluğu, kaygı bozuklukları, davranım bozuklukları, tik bozukluğu ve duygulanım bozukluklarıdır. Gelişimsel gecikme, dil bozukluğu, okuma ve matematik alanında başarı azalması görülebilir.

Tedavi ve uygulanmasında aile, öğretmen ve hastayla işbirliği ve psikoeğitim çok önemlidir. Okul ve ev ortamında yapılacak düzenlemeler çocukların uyum sorunlarını belirgin düzeyde giderebilir. Eşlik eden tanılar iççin tedavi yapılmalıdır.

İlaç tedavisi (psikostimülanlar ve psikostimülan olmayan ilaçlar) önerilmektedir.

Bu ilaç tedavileri yanında omega-3 yağ asiti ek tedavisinin yararlı olabileceğini gösteren çalışmalar bulunmaktadır. Nörofidbek, karyopraktik tedavi, akapunktur, meditasyon, müzik tedavisi, eliminasyon diyetleri, fizik egzersiz, homeopati gibi etkinliği araştırılan tedaviler uygulanmaktadır.

https://orgm.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2021_02/04102315_DYKKAT_EKSYKLYYY_VE_HYPERAKTYVYTE_BOZUKLUYU_OLAN_BYREYLER_TR.pdf